1942 yılında Afyon’da dünyaya gelen Edibâli, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Arapça ve İngilizce bilen Aykut Edibâli; Yeniden Milli Mücadele, Bayrak, Gerçek Dergi ve gazetelerinin kurucusu ve başyazarıdır.
1984 yılında Islahatçı Demokrasi Partisini kuran Edibali 1991 yılında “Islahatçı Demokrasi Partisi, Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi” ile yapılan ittifak neticesinde Kayseri Milletvekili olarak TBMM’ye girdi.
Çok sayıda makale ve araştırmaya imza atan Edibâli’nin “Kadroların Vazifeleri”, “Türkiye’nin Kıbrıs Politikası Ne Olmalıdır?”, “Gerçek Emperyalizm”, “Sosyal Sistemlerin Temelleri”, “Kur’an’ın Aksiyon Öğretisi” eserlerinden bazılarıdır.
Evli ve 6 çocuk babası olan Edibâli, çok sayıda fikir, siyaset ve sanat adamının yetişmesine öncülük etmiştir. Aykut Edibâli halen Millet Partisi Genel başkanlığını yürütmekte idi.
Doğrudur… Aykut Edibali’nin yolu Hakkın yoludur; soyu Oğuz soyudur. Ve bu istikamette hem okçudur; hem de bir oktur…
Akıl kâsesinden kana kana içmeye haiz; emsali az bulunur zekâvette bir lider. Sonucu ne olursa olsun; hak, hakikat ve istikametten ayrılmama cehdinde bulunan bir dava adamı. İlim ve irfan ordusunun başöğretmeni, bir düşünür… Heybetli bir çınar; kıblesini şaşırmayan dolu ve duru bir bilge…
Ahlakı ilke edinmiş, onurla yaşamış bir mücadele adamı. Kafasında düşünceleri net, insanlardaki endişe bulutlarını dağıtacak irade sahibi, dünyayı, bölgedeki hadiseleri ve ülke içi gidişatını sağlıklı tahlil eden; bu günden yarınları görebilen bir münevver… Etkili bir hatip, bilgece görüşlerini güçlü kalemiyle yazan birçok kitap ve binlerce makaleye imza atan bir gazeteci, yazar… Düşünen, okuyan, yazan, anlatan eğiten bir aydın olmanın yanında gerçek bir aksiyon adamı, bir mücadeleci… Ülkemizin yetiştirdiği gerçek bir devlet adamı mümtaz bir lider… Siyaseti bilim ve ahlak kaidelerine yerleştiren bir siyaset adamı…
O, sarsılmaz bir iman ve çelikten bir irade ile devasa engellere rağmen mücadeleden asla vazgeçmeyen bir alperendir. O sanki bütün milli davaların ve milletinin bütün problemlerinin sahibidir, müdafiidir. Onun ruh dünyasında koskoca bir medeniyet, büyük bir Rönesans ve bunları gerçekleştirme iradesinde olan bir fatih yaşamaktadır. Vaktiyle varlıklarını yükselttiği bir kısım arkadaşları kendilerine musallat olan ikbal kaygıları uğruna arkasından ayrıldı. Onun hiç kırılmaması gereken kalbi çok kırıldı, ama onun azmi hiç kırılmadı… Her seferinde yeniden başlamayı göze aldı. O mücadele azmi ile doğru idealleri yoğurmuş, bu hamurla her seferinde arkadaşlarına şahsiyet kazandırmaya devam etti.
KUTLU BİLGE
BİLGİ, YETENEK, HOŞGÖRÜ, ZEKÂ, AHLAK, YİĞİTLİK, DÜRÜSTLÜK, SABIR, ÖZVERİ, VATANSEVERLİK… İÇİMİZDEN KİMİLERİ ORTALAMA İNSANA KIYASLA BU VE BENZERİ VASIFLARDAN BİRİSİ YA DA BİRKAÇIYLA ÖNE ÇIKAR!
Toplum da eğer ölçülerini yitirmemişse, bu niteliklerden bir-iki tanesiyle önde olan o kişileri takdir eder. Ayrıca çok nadiren de olsa takdir edilesi bu vasıflardan sadece biri ikisiyle değil, her yönüyle kendini gösteren, daha yüksek vasıflara haiz kişiler de bulunmaktadır. Hangi kıstasla bakarsak bakalım o müstesna kişiler öndedir… Edibali; Müslüman Türk Milletinin ıstıraplarını azık, ilahi rızayı ışık edinmiş adamdır.
Tevazu sahibi, alçak gönüllü, inançlı, kararlı, güvenilir, adil, merhametli, dürüst, çevresinin ve insanlığın mutluluğu ile mutlu olan, yaptığı iyilikleri unutarak hep yeni iyilikler peşinde koşan, şarta bağlamadan iyilik yapan, gücünü insanların yararına kullanan, dostluklara kıymet veren, en sevdiği şeyleri başkalarıyla paylaşarak en zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılmayan, her zaman bir umut ışığı bularak çaresizlikten çare çıkaran, eleştirirken ölçülü, hayatının vazgeçilmezleri yüce idealleri olan ve her şeyini ideallerine harcayan ve hiçbir çıkar için davasını asla satmayan, seçkin bir insan.
Mesela; o bir sabır zirvesidir Hz. Eyyûb’u örnek alan. Bir bilgedir büyük dedesi Şeyh Edebalı gibi. O kararlılığından hiç vazgeçmeyen bir liderdir Fatih gibi. Ve mücadeleden yılmayan bir yiğittir surlara sancağı dikmek için canını dişine takan Ulubatlı gibi… Davasına divanedir Yunus gibi; milletine sevdalıdır Şirin’e vurgun Ferhat gibi…
Çocuk, genç, yaşlı demeden herkesle çok iyi diyalog kurabilmek, herkesin sevgisini kazanabilmek herhalde temelde yoğun insan sevgisinin varlığını gerektirir. Edibali’yi yakından tanıyan yetişkinler olduğu gibi, gençler ve çocuklar da onu çok sevmektedir. O çocukların dilinden de iyi anlar.
TARİH, İZ BIRAKANLARI YAZAR BAZEN İYİ BAZEN KÖTÜ; BELKİ AZ, BELKİ ÇOK AMA İLLA Kİ İZ BIRAKANLARI YAZAR TARİH! TABİİ Kİ KIYMETLİ OLAN; YAPILAN POZİTİF KATKILARLA VE DERİN İZLERLE TARİHE MÂL OLMAKTIR… İŞTE EDİBALİ BU GÜNE KADAR YAPTIKLARIYLA DAHA ŞİMDİDEN TARİHE ONURLU VE DEĞERLİ İMZALAR ATMAYI BAŞARMIŞTIR.
Edibali’nin başarılarını, siyasal ve sosyal açıdan yaptığı hizmetleri anlatmaya geçmeden önce kısaca Aykut Edibali’nin öz geçmişini bir yerel gazetenin ifadeleriyle sunalım:
“Aykut Edibali, Afyon ilinin Sandıklı ilçesinde, 1942 yılında doğdu. Babası merhum ve mağfur Osmanlı devletinin manevi kurucularından Şeyh Edebalı hazretlerinin soyundan Sandıklı ulemasından, müderris Hacı Ahmed efendi hoca oğlu, Mustafa hoca oğlu tüccar Ali efendi merhum. Annesi aynı sülaleden Hüseyin hoca kızı Rahime Edibali Hanım. Bu sülale halen Sandıklı’da Edibaliler diye tanınır ve anılır. Ümmühan hocazadeler diye ananlar da vardır.
Ümmühan hoca ve öğrencisi ve gelini, nineleri, hanım vaiz ve âlimler silsilesinden.
İlköğrenim ve orta öğrenimini Afyon’da yaptı. İlkokulu Afyon Dumlupınar İlkokulu’nda, orta öğrenimini ise Afyon Lisesi’nde tamamladı. Afyon Lisesi’nde çok başarılı öğrencilerdendi. Devamlı iftihar listesine geçen, öğretmenleri ve arkadaşları tarafından sevilen Edibali okulda doçent diye çağrılırdı.” (Afyon Birlik, 15 Ekim 2001)
Bundan sonrasını biz devam ettirelim. Edibali, pek çok ünlünün yetiştiği Afyon Lisesi’nin, ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olur. 1976 yılında Kayseri eşrafından kendisi gibi Hukuk eğitimi alan ve Mücadele Birliği’nin fikirlerini yüreğinde hisseden Filiz Hanımla evlenirler… Askerliğini kısa dönem olarak İzmir Narlıdere’de yapar. Akabinde Edibali ailesi İzmir’e yerleşir ve 1991 yılına kadar İzmir’de ikamet ederler. Bu dönemde Ali, Rahime, Rabia, Ahmet, Mehmet ve Zehra isimli pırıl pırıl altı çocukları dünyaya gelmiş, genç yaşlarında hepsi de Millet davasının hizmetine girmişlerdir.
YENİDEN MİLLİ MÜCADELE’DEN MİLLET PARTİSİ’NE
Artık Edibali’nin yaptıklarından ve başarılardan bazılarını başlıklar halinde özetlemeye geçebiliriz.
AYKUT EDİBALİ, TÜRK MİLLETİNİN “YOK OLUŞA GİDEN YIKILIŞ” YAŞADIĞINI GÖRÜR VE BU YIKILIŞA SON VERMEK ÜLKÜSÜYLE BİR “AKSİYON” BAŞLATIR. ALIŞILMIŞIN DIŞINDA, DOST DÜŞMAN HERKES TARAFINDAN KABUL EDİLEN BU AKSİYONUN ADI “YENİDEN MİLLİ MÜCADELE” OLUR. GEREK BÖYLE BİR HAREKETİ BAŞLATMAK, GEREKSE YILLAR BOYUNCA KARARLILIKLA İSTİKAMETİNİ BOZMADAN YÖNETMEK, ELBETTE ÇOK BÜYÜK BİR YİĞİTLİK VE MÜTHİŞ BİR BAŞARIDIR.
Edibali, gece demeden gündüz demeden, yüz binlerce gence öğretmenlik yaparak onları gerçek bir aydın haline getirmeye; milli kültürümüzü, mücadele duygusunu onların gönüllerine nakşetmeye çalışır. Binlerce insanın dava adamları, örnek iyi insanlar olmalarını sağlar.
70’li yılların kanlı anarşi ortamında, her gün onlarca kişinin can verdiği o musibet döneminde Türk gençliğini sürekli barışa, kardeşliğe ve birliğe çağırır; on binlerce Mücadeleci genci sorumsuz siyasilerin sebep olduğu facialardan korur. Bu dönemde kadrosunu anarşiye bulaştırmadan ve hiçbirine zarar gelmeden, kanlı bataklıktan zararsız geçirmeyi başarır. Tabii ki, insan hayatının kıymetini bilenler Edibali’nin bu başarısının kıymetini anlar!
21 Mart 1984 yılında dava arkadaşlarıyla birlikte “Islahatçı Demokrasi Partisi’ni kurar. Genel Başkanı sıfatıyla Türk siyasal hayatına aktif olarak giren Edibali, menfaate dayanmayan, samimiyet ve erdem üzerine yükselen bir siyasi oluşumun öncüsü olur… 1993 yılında Islahatçı Demokrasi Partisi’ne katılan, “Birlik ve Barış Partisi”, “Bayrak Partisi” ve “Millet Partisi”nin birleşmesiyle gerçekleşen ve ardından adını Millet Partisi olarak benimseyen yeni partinin genel başkanlığına seçilir. Edibali, birikimiyle, tecrübeleriyle, mümtaz liderliği ile Millet Partisi’nin başında onurla sürdürdüğü siyasi mücadelesini “Muhteşem Türkiye” idealini hiçbir zorluktan yılmayarak devam ettirir…
Edibali, 1991 yılında tarihi bir başarı ile üçlü ittifakın kurulmasına rehberlik yapar. Dağınık durumda olan, bir araya gelmelerinin ihtimali bile düşünülemeyen, milli değerlere bağlı olan kuruluşları organize ederek üç siyasi parti arasında gerçekleşen milli ittifakın mimarı olur ve Türk Siyasal yaşamının şekillenmesine önemli katkılarda bulunur.
Kayseri Milletvekili olarak 19. Dönem’de TBMM’ye giren Edibali Mecliste de önemli gündemler oluşturdu ve hizmetler yaptı. Özellikle Gümrük Birliği anlaşması sırasında Kıbrıs davasının gündeme gelmesini, dönemin başbakanı ve dışişleri bakanının rızaları hilafına onları milli bir bildirge yayınlamaya zorladı ve bunu başararak takdir topladı.
Edibali, “Yeniden Milli Mücadele” mecmuası ile başlattığı yayıncılık çalışmalarına sürekli yeni halkalar ekledi. Milli ve manevi değerlere bağlı ilkeli yayıncılık modelinin en güzel sunumlarını gerçekleştirdi. “Yeniden Milli Mücadele” mecmuasını, günlük “Bayrak Gazetesi” ile takviye etti. Bunun yanında “Pınar” isimli Kültür, sanat, edebiyat dergisinin yayınına öncülük yaptı. Daha sonra “Gerçek” dergisi’nin kurucusu oldu. Tüm bunlara “Çınar” dergisini kardeş yayın olarak ekledi..
Bitmedi…“Bayrak dergisi” yine “güçlü, ileri ve mutlu Türkiye” için, Edibali ve arkadaşlarınca göndere çekildi. Bunlara ek olarak arada çıkan bazı kısa süreli yayınların dışında en son “Egemen Milletin Sesi” adlı haftalık gazeteyi yayın hayatına kazandırdı.
Edibali hem bahsettiğimiz tüm yayınların kuruluşuna ilk harcı koyar; hem de tümünde, her biri ufuk açıcı, yerli milli düşüncenin mahsulü olan, sayısı binlerle ifade edilebilecek miktarda makaleler yazar.
Ayrıca Edibali, kulaklara ziyafet, gönüllere hidayet niteliğinde ki “Bayrak Radyoları”nın; vericilerini diker burçlara. “Hakkın emrinde, halkın hizmetinde” sloganıyla yayıncılık yapar, “Radyo Bayrak”lar…
ANLAMLI YEMİN
Edibali, bir düşünür olarak Türk düşünce hayatının büyük ustalarındandır. Türkiye’mizin çağa, batıya, İslam dünyasına ve Türk dünyasına açılan aydınlığıdır, penceresidir. Verdiği bir konferansını, bir röportajını, yaptığı bir sohbeti izleyenler onun hem bilge bir düşünür; hem de mükemmel bir hatip olduğunda ittifak ederler.
Edibali’nin başardıklarını naklederken; “Otağ Yayınevi”nin, “Bayrak Yayıncılık ve Matbaacılık tesisleri”nin kuruluşunda; bununla birlikte birçok kitabevi’nin; muhtelif eğitim kuruluşunun açılmasında öncülük yaptığını, ayrıca birçok sivil toplum organizasyonu’nda; muhtelif kültür ve sanat derneklerinde, bazı vakıflarda kurucu ve yönetici olduğunu da vurgulamalıyız….
Öte yandan Edibali ülkemizin milli ekonomik gelişimi konusunda orijinal projeler ortaya koymuş, teoriyle pratiği yan yana getirmiştir. Urla’da ki ziraat üzerine yaptığı çalışmalar çok anlamlıdır. Sayın Edibali gibi Türk tarımının ıslahı konusunda bizzat deneyimlerde bulunan başka bir siyasi liderin varlığını düşünemiyoruz bile.
Edibali’nin takdire layık boyutlardaki hizmetlerinden; gıpta edilecek çalışmalarından bazılarını satır başlarıyla da olsa hatırlatmaya çalıştık…
O, ortaya koyduğu duruş ve aksiyon ile Türk gençliğine 60’lı yıllardan başlayarak rehberlik ederek, genç bir öğrenci liderliğinden bu güne kadar, aydınlığın, dürüstlüğün, kararlılığın, ahlâkın, medeni cesaretin ve erdemin ışıklarını saçmıştır. Binlerce genci, bütün milletimizi barışa, kardeşliğe ve birliğe çağırmış ülke sorunlarına çözümler üretmiştir.
Özellikle bir düşünce, kültür ve sanat adamı vasfıyla siyasal ve sosyal yaşantımıza kattığı bilimsel düşünce, metod, strateji, kadrolaşma, muhteşem Türkiye v.b. pek çok yeni kavramı, birçok milli hedefi; merkez ve merkez sağ düşüncede yeni bir platform oluşumunu sağladı. Türkiye’nin düşünce ve siyasal hayatına büyük zenginlikler kattı.
Aykut Edibali’nin başardıklarından bir insan ömrünün ne kadar bereketlenebildiğini görüyoruz. Anlıyoruz ki hayat bir buz kalıbı gibi önümüze konmuştur. Kimi bunu ateşe tutarak boş yere eritir tüketir. Kimi de Edibali gibi uygun ortamda erimeyi yavaşlatarak ve daha önemlisi o eriyen buz kalıbından düşen her damlayı ilahi rızanın isteğine uygun biçimlendirerek dolu dolu bir hayat sürdürür. Hak yolunda, millet ve insanlık uğrunda; pozitif sürdürülen bir hayat tabii ki kutlanmaya, alkışlanmaya değer. Onu yüksek performansından ötürü ve tüm başarılarından dolayı yürekten kutluyoruz. Elbette her şeyden önce Allah rızası ile temellendirdiği onurlu yaşamından ötürü dualarımız da onunla… Dolayısıyla bu sebeplerle biz de onunlayız!..
Öte yandan belli ki Türk milleti ve insanlık için yapılması gereken daha çok şey var! Millet hayatında bir inkılabı gerçekleştirme hedefindeki bu dava adamına Allah’tan sağlıklı, yeni başarılarla ve mutluluklarla dolu, hayırlı, bereketli ömürler diliyoruz ..
EDİBALİ, BİR KONUŞMANIN SONUNDA “BİR YEMİN ETTİM Kİ DÖNEMEM!” DİYORDU. YÜREKLİ SES DUYGU VE SAMİMİYET DOLU İFADEYLE “SÖZ ALLAH’A VERİLDİ” DİYORDU.
Hayatı boyunca yaşadığı bunca engellemelere, bunca sıkıntılara, bunca ihanetlere rağmen Edibali’deki, insan iradesinin sınırlarını zorlayan, sönmeyen mücadele azminin, tükenmeyen milli sevdasının, çelikleşmiş iradesinin dayanağı olan enerjinin o yeminde saklı olduğu aşikârdı… İnançların çapsız, iddiaların kof, İradelerin zayıf, ilkelerin zavallı, ideallerin zail olduğu bir asırda ne anlamlı bir yemin olmalıydı Edibali’nin yemini… Nasıl bir yemindi bu? Allah bilir!
(Not: Bu Bölüm Nejat Cebeci’nin ‘Muhteşem Türkiye’ Kitabından derlenmiştir.)
“BEN, ‘MUHTEŞEM TÜRKİYE YEMİNİ’MDEN ASLA AMA ASLA VAZGEÇMEDİM
YENİLGİ BİLMEZ BİR SAVAŞ! DÜŞMANI OLMAYAN BİR SAVAŞ!
REHBERİMİZ DE BELLİ, MÜRŞİDİMİZ DE BELLİ
Rehberimiz de belli, Mürşidimiz de belli! Takip ettiğimiz yol da belli! Ben, sizin, mütevazi bir ağabeyinizim.
“Bu ses (bu hareket), büyük Türk Milleti’ne ve insanlığa yönelmiş bir dost sesidir!
TÜRK VE İSLAM DÜNYASI İLE BATI ARASINDA VAR OLAN KUTUPLAŞMAYI ORTADAN KALDIRACAKSINIZ
Aziz Kuvay-î Milliyeciler! Yeniden Millî Mücadeleciler! Şimdi Türkiye’nin yaralarını sarmanın vakti geldi! Esareti, zulmü, cehaleti oratadn kaldıracağız. İslam Rönesansı ile Türkiye, doğuda ve batıda; İslam Dünyası ile Batı arasında var olan kutuplaşmayı, kavgayı ortadan kaldırabilecek hakem ve hikmet devleti olacaktır.
YENİLGİ BİLMEZ BİR SAVAŞ! DÜŞMANI OLMAYAN BİR SAVAŞ!
“Bez sizi asla yenilgi bilmez bir savaşa davet ediyorum. Aşkla savaşabilir misiniz? İmanla savaşabilir misiniz? Sevgiyle savaşabilir misiniz? Işıkla savaşabilir misiniz? Umutla savaşabilir misiniz? Ben sizi Türkiye’nin, Türk Dünyasının, İslam Dünyasının ve dünyanın lideri olmaya çağırıyorum. Düşmanı olmayan bir savaş, yendiği insanları da dost ve kardeş haline getiren bir savaş! Sevgi içinde, ilmin aydınlığında, hedeflerimizden asla vazgeçmeden yolculuğumuza devam edeceğiz. Bu yolculuğun sonu mutlaka zaferdir!
TÜRKİYE’Yİ VE DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEKSİNİZ!
Türkiye’yi değiştireceksiniz. Ortadoğu’yu değiştireceksiniz. Türk Dünyasını değiştireceksiniz. İslam dünyasını, 9 asırdır uyuyan bu dünyayı fokur fokur kaynatacaksınız. Siz Türk Dünyasının, İslam Dünyasının rehberi, mürşidi olacaksınız!
Milliyetçileri, Muhafazakarları, Demokratları, Hürriyet Sevdalılarını, Vatan-Bayrak Diyen Türkiye Sevdalılarını Derleyip Toparlayabilecek misiniz? Hakkı Yenmiş milyonlarca, milyarlarca insanın rehberi olabilecek misiniz? New York’ta, Şanhay’da, Urumçi’de, San Fransisko’da, Paris’ta, Londra’da bu milletin hakkını korkusuzca savunabilecek misiniz? Bu insanların hakkının yılmaz savunucuları olabilecek misiniz?
BEN ‘MUHTEŞEM TÜRKİYE YEMİNİ’MDEN ASLA AMA ASLA VAZGEÇMEDİM!
Çok şeyi değiştireceğiz. Bayrağımızdaki ay yıldız, kitabımız, mukaddeslerimiz, zafer ümidimiz asla değişmeyecek. Onun dışında her şeyi değiştireceğiz. Her şeyi daha güzel, daha iyi, daha mükemmel için değiştireceğiz! Hak davası uğrunda, muhteşem kahramanlar haline gelmek için, süper liderler olmak için her şeyimizi değiştireceğiz! Allah sizi, haktan, hayırdan, bu millete hizmet sevdasından ayırmasın!”